Türk Kadın Hareketi

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mücadele günüdür

Kadınlar bir toplumun ilerlemesinde önemli etkileri olan üyeleridir. Bir toplumda kadın ne kadar etkin ve üretkense toplum da o kadar gelişmiştir.
Kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinde önemli kazanımlar elde edilmiş olmasına rağmen dünyanın her yerinde kadınlar öldürülmekte, cinsel taciz ve tecavüze uğramakta, en güvende olması gereken ailede yoğun biçimde şiddet görmekte ve haklarını aramak istediklerinde yeterince yol alamamaktadırlar. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından Ocak 2022 de açıklanan “Türkiye’de Kadın” raporuna göre, okuma yazma bilmeyen 1.652.282 kadın bulunmaktadır.

Ortaokul ve dengi eğitim almış kadın sayısı 22.732.601 kadındır. Bu rapora göre eğitim olanaklarına ulaşamayan kadın oranı %65’dir. Aynı rapora göre kadının işgücüne katılma oranı %30,9 istihdam oranı ise %26,3 olarak belirlenmiştir. İşsizlik oranı %15 ve çalışma hayatına dahil olamama nedeni %47 ile ev işleri ile meşguliyettir. Bu rakamlar ışığında ağırlıklı olarak kadınlar kamusal alan dışında, aile içinde ve ev işleri ile meşgul, eğitimden yoksun ve yoksuldur. İçinde yaşadığımız ağır ekonomik kriz içinde kadınlar açısından yoksul olmanın nedenlerini “kadın olmanın” toplumda yarattığı bazı ayrımcı politika ve uygulamalarla açıklamak olanaklıdır. Kadının yoksulluğu, eğitim hizmetlerine ulaşamama, toprak ve mal mülkiyetinin olmaması, karar alma süreçlerinden mahrum kalması ile yakından ilişkilidir.

1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun ile elde edilen haklardan geri adım atılması için yeni düzenlemeler kapıdadır. “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un aile bütünlüğünü bozduğu söylenmekte, yoksulluk nafakası “Erkeğin hayatının ipotek altına almaktan kurtarılması” gerekçesiyle kaldırılmak istenilmektedir. Diğer taraftan da Adalet Bakanlığı “Aile Hukukunda ZORUNLU Arabuluculuk” getirileceğini açıklamaktadır. Uygulamada genellikle nafaka alan tarafın kadın olmasının nedeni, ülkemizde kadının eğitimi, ekonomik durumu ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi sorunlardan kaynaklanmaktadır.

Türk Kadınının büyük kazanımı ve mirası olan, Cumhuriyet devrimleri ile, toplumun her alanda çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırılması ve devletin laik hukuk temelinde yapılandırılması amaçlanmıştır. Bu amacı gerçekleştirmek üzere çıkarılan devrim yasalarıyla eğitimde birliğin, toplumsal ve ekonomik kalkınmanın, kadın ve erkek eşitliğinin temelleri atılmıştır. Cumhuriyetin kuruluş felsefesi olarak benimsenmiş olan kadın ve erkek eşitliği demokrasinin ve sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmanın temel kriteri olarak kabul edilmiştir. Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyet Devriminin en önemli dersi kadının eşitlik ve özgürlük talebinin toplumun eşitlik ve özgürlük mücadelesi ile birlikte ele alınması gerekliliğidir. Bu gereklilik kadın hareketinin, kapitalizm ve neoliberal politikalar ile ilişkisini gözden geçirmesini zorunlu kılar.

Türk Kadın Hareketi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesine, Cumhuriyet Devrimi’ne, Atatürk ilkelerine bağlı, toplumsal cinsiyeti, sınıflı toplumun ve sömürünün var olduğu toplumsal yapının bir sonucu olduğu bilinciyle, kadının özgürlüğünü, insanın ve toplumun özgürlüğü olarak ele alır.
Özgürlük ve eşitlik taleplerinin yükseldiği ve mücadele azim ve kararlılığının ifade edildiği 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadınları Türk Kadın Hareketi’ne üye olmaya, görev almaya çağırıyoruz.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun.

Türk Kadın Hareketi Genel Başkanı Pınar Gül