İnsan hakları ve laiklik “batılı” bir değer midir?
Böyle düşünmek bizi Afrika, Orta Doğu ve Asya’da yapılan mücadeleleri basite indirgeyip reddetmeye götürür. Oysa laik değerler çeşitli etnik, ırk ve kültürleri kapsar.
Aşırı sağ ve köktendinci yönetimler iktidar olduğunda ya da toplum tarafından kabul gördüğünde, karşılarına ilk hedef olarak kadını alırlar. Amaçları kadını kamusal alandan silmek, onlara ikinci sınıf yurttaş muamelesi yapmak, onları evrensel insan haklarına sahip bireyler olarak değil, ailenin ulusal ve dini onurunun uzantısı olarak görmek isterler.
Bugün kadın mücadelesi farklılık ve üstünlük için değildir.Bu mücadele ortak insanlık ve eşitlik içindir.
Kadının bu çabası da ancak özgür olduğu ortamda gerçekleşir ki bu durumda laiklik zorunluluktur. Laik hukuk devletinde yani devletin dinden ayrıldığı ülkelerde kadınlar daha fazla haklara sahiptir. Devlet yönetimi ve dinin kesin olarak ayrılmağı, hatta yasaların dine dayandırılmak istendiği kısaca laikliğin olmadığı, toplumun kadın eşitliği konusunda eğitim almadığı ülkelerde kadının daha çok şiddet gördüğü daha çok ezildiği gerçeğini yadsıyabilir miyiz?
Biz Türk kadınları, özellikle cumhuriyetin kazanımları ve 1926’da medeni kanunun getirdiği toplum ve aile içerisinde kadın ve erkek eşitliğinden yola çıkarak haklarımız konusunda kararlı mücadelemizi sürdürmeliyiz.
Şu çok iyi bilinmelidir ki; Türk kadını Atatürk’ün laiklik ilkesi ile Türk Milleti’nin önüne açtığı aydınlanma yolundan vazgeçmeyecek bu yolun önünü kesmek isteyenlerle kararlı mücadelesini sürdürecektir.
Ayşe Nilgün Metingu